Öz
Giriş: Derin yerleşimli intrakraniyal lezyonlarda stereotaktik biyopsi, cerrahi olarak ulaşılamayan ya da yüksek riskli bölgelerde tanı koymak için tercih edilen, minimal invaziv bir yöntemdir. Bu çalışmada, 2012–2024 yılları arasında uygulanan stereotaktik biyopsilerin tanısal doğruluğu, güvenliği ve klinik sonuçları değerlendirildi.
Yöntem: Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde, 2012-2024 yılları arasında stereotaktik biyopsi uygulanan 70 hasta retrospektif olarak incelendi. Dışlama kriterlerine uyan 59 hastanın demografik özellikleri, başvuru semptomları, lezyon lokalizasyonu, patolojik tanıları ve yatış süreleri analiz edildi.
Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 53,8 yıl olup, lezyonlar en sık talamus (%35,6) ve bazal gangliyon (%22) bölgelerinde saptandı. Biyopsi sonucunda %74,6 oranında patolojik tanı elde edildi. En sık tanılar yüksek dereceli glial tümör (%49,2) ve lenfoma (%16,9) idi. Lezyon lokalizasyonu ile başvuru semptomları ve patoloji sonuçları arasında anlamlı ilişki bulunmadı (p>0,05). Patoloji tanısı ve hastanede yatış süresi arasında anlamlı fark vardı; lenfoma ve enfeksiyon tanılı hastaların yatış süresi belirgin olarak uzundu (p=0,003). Cerrahi sonrası ciddi komplikasyon izlenmedi.
Sonuç: Stereotaktik biyopsi, derin yerleşimli beyin lezyonlarında güvenli, etkili ve tanı başarısı yüksek bir yöntemdir. Elde edilen patolojik tanılar, özellikle gliom, lenfoma ve enfeksiyon ayrımında tedavi planlamasına katkı sağlamaktadır. Bulgular, bu yöntemin minimal riskle doğru tanı sunarak klinik karar süreçlerinde önemli bir araç olduğunu göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: sterotaktik biyopsi, derin yerleşimli beyin tümörü, minimal invaziv cerrahi
Giriş
Kranial sterotaktik biyopsi, beynin derin yerleşimli, küçük boyutlu ya da büyük boyutta olup gross cerrahi eksizyon düşünülmeyen intrakranial lezyonlarda tanı koymak ve tedavi protokolunu belirlemek için kullanılan minimal invaziv bir cerrahi tekniktir. Bu tekniğin temel amacı, açık kranial operasyonlarda hastanın karşılaşabileceği komplikasyon riskini minimale indirmek, aynı zamanda doğru bir patolojik tanı koymaktır.1,2 Bu yöntem, günümüz nöroşirürjinin temel uygulama alanlarından biri olarak biri olarak, tümör, enfeksiyon, inflamasyon ve diğer nörolojik patolojilerin tanı ve tedavi planlamasında büyük rol oynamaktadir. Sterotaktik biyopsi; 3 boyutlu uzaysal eksenler üzerinde özel koordinat sistemleri kullanılarak, radyolojik görüntüleme rehberliğinde ilgili lezyonlara mümkün olan en kısa ve sessiz yolları kullanarak ulaşmayı hedefler.3
Sterotaktik biyopsi, nöroşirürjide adeta devrim yaratan tekniklerden biri olarak kabul edilmektedir. 1800’lü yılların sonlarına doğru deneysel çalışmalar ve hayvan modelleri üzerine kullanılmaya çalışılan sterotaktik biyopsi benzeri işlemler 1900’lü yılların ilk yarısında insanlar üzerinde denenmeye ve geliştirilmeye çalışılmıştır. Lars Leksell’in 1949 yılında yayımladığı “Stereotaxic surgery” adlı çalışması nöroşirürjikal anlamda bu yöntemin temellerini atmış, üç boyutlu koordinat sistemine dayanan teknikle beyne yaklaşımlarda farklı bir pencere açmıştır.1 Leksell’in çalışmaları, uzun yıllar boyunca diğer cerrahi tekniklere ilham kaynağı olmuş, özellikle invaziv tümörlerin ve derin beyin lezyonlarının tanısında ve tedavi planlamasında sterotaktik yaklaşımın kullanılmasıyla modern nöroşirürjinin gelişimine öncülük etmiştir.2
1970’li yıllarda radyolojik görüntülemenin cerrahi uygulamalara entegrasyonu, sterotaktik biyopsinin tanısal doğruluğunu ve güvenliğini artırmıştır. Bu gelişmeler, multidisipliner çalışmalarının artması ve tıbbi teknoloji alanında hızlı ilerlemeler ile birlikte komplikasyonların azaltılması, hasta açısından da büyük konfor getirmesi ve tanı süreçlerinin hızlanması gibi önemli avantajlar kazandırmıştır.3,4 Özellikle 1980’lerden itibaren, bilgisayar destekli sistemlerin kullanımı ve görüntü işleme teknolojilerindeki yenilikler, sterotaktik biyopsi yöntemlerini nöroşirürjinin temel tekniklerinden biri haline getirmiştir.5 Sterotaktik yaklaşım açık cerrahi tekniklere göre daha düşük komplikasyon oranları, hatanede yatış süresini belirgin azaltması ve hasta memnuniyeti açısından öne çıkmaktadır.6 Özellikle invaziv tümörlerde ve talamus, bazal ganglionlar, beyin sapı gibi lokalizasyonlardaki lezyonlarda tanı doğrulama, radyoterapiye karar verme ve kemoterapide kullanılacak ajanların belirlenmesinde kritik bir role sahiptir.7,8 Biyopsiyle alınan patolojik materyal sayesinde lezyonun histopatolojik ve genetik moleküler özellikleri, malignite derecesi ve prognoz hakkında detaylı veriler elde edilebilir. Buna bağlı olarak da tedavi planları düzenlenerek hastanın yaşam kalitesi ve takip stratejilerinin belirlenmesinde ciddi kolaylık sağlanır.9
Bu çalışmada, 2012-2024 yılları arasında sterotaktik biyopsi uygulan 70 hastayı kapsayan veriler incelenerek yöntemin etkinliği ve klinik uygulamalardaki rolü değerlendirilecektir.
Gereç ve Yöntem
Bu çalışma Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kurumsal İnceleme Kurulu’ndan onay almış ve Helsinki Bildirgesi’nde belirtilen ilkelere uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya alınmadan önce her hastadan veya velisinden yazılı bilgilendirilmiş onam alınmıştır.
Çalışmada Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Kliniğinde 2012-2024 yılları arasında kraniyal sterotaktik biyopsi yapılan 70 hastanın verileri incelendi. Dışlama kriterleri sonrasında 59 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri, başvuru şikayetleri, hastanede yatış süreleri lezyon yeri ve patoloji sonuçları analiz edilmiştir.
Veri Toplama
Kliniğimizde sterotaktik biyopsi uygulanan 70 hasta retrospektif olarak incelendi. Hastaların cinsiyet ve yaş dahil demografik veriler toplandı. Tüm hastaların preoperatif ince kesit manyetik rezonans (MR) görüntüleri, postoperatif bilgisayarlı tomografi (BT) görüntüleri, patoloji sonuçları tanı anındaki nörolojik muayeneleri, postoperatif muayeneleri incelendi ve karşılaştırıldı. Hastaların ameliyat raporları incelendi. Operasyon tekniği ve operasyonu gerçekleştiren cerrahlar not edildi ve operasyon anındaki komplikasyonlar incelendi. Klinik izlem formları incelenerek postoperatif komplikasyonları ve yatış süreleri not edildi. Hastaları farklı cerrahlar ameliyat etmiş olsa da, hepsi aynı cerrahi protokolü izledi. Bununla birlikte, çalışmanın retrospektif yapısı ve operasyonların farklı cerrahlar tarafından gerçekleştirilmesi sınırlamalardır.
Sistemde verileri kayıtlı olmayan, daha önce cerrahi öyküsü veya kranial radyoterapi öyküsü bulunan, postoperatif kontrol beyin BT olmayan 11 hasta çalışmaya dahil edilmedi.
Preoperatif Hazırlık ve Cerrahi Teknik
Hastaların tamamına beyin cerrahi servisi küçük müdahale odasında lokal anestezi altında Leksell frame başlık uygulandı. Ardından hastaya ince kesit 1 mm kontrastlı beyin BT çekildi. Tomografiler kontrol edilerek lezyondan biyopsi alınacak alan işaretlendi. Ardından işaretli aksiyel kesit yazıcıdan çıkarılarak koordinatların çıkarılması için sisteme yüklendi. Sonrasında hasta entübe edilerek genel anestezi altında çivili başlığa fikse durumda burrhole ile biyopsi alındı. Biyopsi için hedef noktadan 90 derecelik açılar ile 4 kadrandan örnek alındı. Ardından hedef noktanın 5 mm derininden ve yüzeyinden de aynı işlemler tekrarlanarak işlem sonlandırıldı. Alınan bir örnek frozen çalışılması için patolojiye gönderildi. Ardından lezyon yeri doğruluğu açısından enjektör ile 1 cc hava verildi. Hastaların tümüne postoperatif erken dönemde beyin BT çekilerek lokalizasyon ve olası komplikasyonlar kontrol edildi (Şekil 1 ve Şekil 2). Postoperatif hiçbir hastada biyopsiye bağlı cerrahi alan kanaması veya enfeksiyon gözlenmedi.


Bulgular
Çalışmaya retrospektif olarak dahil edilen 59 hastanın demografik ve klinik özellikleri Tablo 1’de özetlenmiştir. Hastaların ortalama yaşı 53,8 ± 18,1 yıl (aralık 9–84), ortalama hastanede yatış süresi 4,1 ± 2,4 gün (aralık 2–10) olarak saptanmıştır. Cinsiyet dağılımı %52,5 erkek ve %47,5 kadındı. Lezyon yerleşiminde en sık talamus (%35,6) ve bazal gangliyon (%22,0) görüldü. Hastaların patolojik tanısı incelendiğinde 29 hasta (%49,2) yüksek dereceli glial tümör, 10 hasta (%16,9) lenfoma, 3 hasta (%5,1) metastaz, 2 hasta (%3,4) enfeksiyon (abse) tanısı almıştır. 15 hastadan (%25,4) alınan biyopsi negatif olarak raporlanmıştır.
Tablo 1. Hastaların demografik ve klinik özellikleri (n = 59) | |
Özellik | Değer |
Yaş, ortalama ± SS (aralık) | 53,8 ± 18,1 (9–84) |
Cinsiyet, n (%) | |
Erkek | 31 (52,5 %) |
Kadın | 28 (47,5 %) |
Lezyon lokalizasyonu, n (%) | |
Talamus | 21 (35,6 %) |
Bazal gangliyon | 13 (22,0 %) |
Frontal | 8 (13,6 %) |
Paryetal | 6 (10,2 %) |
Korpus kallozum | 6 (10,2 %) |
Beyin sapı | 2 (3,4 %) |
Oksipital | 2 (3,4 %) |
Multipl sağ oksipital | 1 (1,7 %) |
Patolojik tanı, n (%) | |
Yüksek dereceli glial tümör | 29 (49,2 %) |
Negatif | 15 (25,4 %) |
Lenfoma | 10 (16,9 %) |
Metastaz | 3 (5,1 %) |
Enfeksiyon | 2 (3,4 %) |
Hastanede yatış süresi, ortalama ± SS (aralık), gün | 4,1 ± 2,4 (2–10) |
Lezyon lokasyonu ile hastaların başvuru semptomları arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı (Ki-kare, p=0.28) (Tablo 2). Korpus kallozum yerleşimli kitlelerin tümü klinikte yalnızca baş ağrısı ile prezente olmuştur (6/6 olgu). Talamik lezyonlu hastalarda en sık baş ağrısı (%48, 10/21) ve hemiparezi (%38, 8/21) görülürken, epileptik nöbet nadiren eşlik etmiştir (%5). Benzer şekilde bazal gangliyon kitlelerinde baş ağrısı (%31) ve kognitif etkilenmeye bağlı hafıza yakınmaları (%23) öne çıkmış; üçte birinde hemiparezi gözlenmiştir. Frontal lob lezyonlarında ise fokal nöbet başlangıcı daha sık görülmüştür (%25), ayrıca frontal olguların %37’sinde hemiparezi gelişmiştir.
Tablo 2. Kitle yeri ve başvuru semptomu arasındaki ilişkinin karşılaştırılması | ||||||||
Kitle lokasyonu |
|
|
|
|
|
|
|
|
Bazal gangliyon |
|
|
|
|
|
|
|
|
Beyin sapı |
|
|
|
|
|
|
|
|
Frontal |
|
|
|
|
|
|
|
|
Korpus Kallozum |
|
|
|
|
|
|
|
|
Oksipital |
|
|
|
|
|
|
|
|
Paryetal |
|
|
|
|
|
|
|
|
Talamus |
|
|
|
|
|
|
|
|
Toplam |
|
|
|
|
|
|
|
|
Hastaların patoloji sonuçları ve hastane yatış süreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark mevcuttu (ANOVA, p=0.003) (Tablo 3). Lenfoma ve enfeksiyon tanısı alan olguların ortalama yatış süreleri belirgin biçimde daha uzundu (sırasıyla 6.0 ve 7.5 gün); buna karşın yüksek dereceli glial tümör ve metastaz tanılı hastalar çok daha kısa sürede taburcu edilebildi (ortalama 3.3 ve 2.7 gün). Negatif sonuçlu (tanı konamayan) biyopsilerde yatış süresi ortalamada 4.3 gündü. Post-hoc analizlerde özellikle lenfoma ve enfeksiyon grubunun yatış sürelerinin glial tümör grubuna kıyasla anlamlı derecede uzun olduğu saptandı (p<0.01).
Tablo 3. Hastaların patoloji sonuçları ve hastane yatış sürelerinin karşılaştırılması | ||||
Patoloji |
|
|
|
|
Yüksek dereceli glial tümör |
|
|
|
|
Metastaz |
|
|
|
|
Lenfoma |
|
|
|
|
Enfeksiyon |
|
|
|
|
Negatif (tanı yok) |
|
|
|
|
p-değeri (ANOVA) |
|
Lezyonun yerleşim yeri ile patoloji sonucu arasında anlamlı bir ilişki izlenmedi (Ki-kare, p=0.54) (Tablo 4). Bununla birlikte sonuçlar dikkat çekicidir: Örneğin lenfoma tanılarının çoğu bazal gangliyon yerleşimli lezyonlardan konulmuş olup, talamik lezyonlarda lenfoma tanısı gözlemlenmemiştir. Talamus biyopsilerinin büyük kısmında yüksek dereceli glial tümör tanısı konulurken (%57, 12/21), aynı bölgedeki olguların üçte birinde patoloji sonuçsuz (negatif) kalmıştır. Bazal gangliyon lezyonlarında ise lenfoma (%38, 5/13) ve yüksek dereceli glial tümör (%46, 6/13) tanıları görülmüştür.
Tablo 4. Hastaların lezyon lokalizasyonu ile patolojik tanıların karşılaştırılması | |||||||
Kitle lokasyonu |
|
|
|
|
|
|
|
Talamus |
|
|
|
|
|
|
|
Bazal gangliyon |
|
|
|
|
|
|
|
Frontal |
|
|
|
|
|
|
|
Paryetal |
|
|
|
|
|
|
|
Korpus Kallozum |
|
|
|
|
|
|
|
Oksipital |
|
|
|
|
|
|
|
Beyin sapı |
|
|
|
|
|
|
|
Toplam |
|
|
|
|
|
|
|
Lezyonun yeri ile hastanede yatış süresi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (ANOVA, p=0.07) (Tablo 5). Beyin sapı lezyonları sonrası ortalama yatış süresi en uzun iken (7.5 gün), korpus kallozum lezyonlarında en kısaydı (2.8 gün). Bazal gangliyon ve parietal bölge lezyonları da nispeten daha uzun ortalama yatış gerektirirken (~5 gün), talamus lezyonlu olguların yatış süresi genellikle daha kısa olduğu görüldü (ortalama ~3.4 gün).
Tablo 5. Kitle lokalizasyonu ile ve hastane yatış sürelerinin karşılaştırılması | ||||
Kitle lokasyonu |
|
|
|
|
Talamus |
|
|
|
|
Bazal gangliyon |
|
|
|
|
Frontal |
|
|
|
|
Paryetal |
|
|
|
|
Korpus Kallozum |
|
|
|
|
Oksipital |
|
|
|
|
Beyin sapı |
|
|
|
|
Toplam |
|
|
Tartışma
Bu çalışmada kranial stereotaktik biyopsilerin tanısal sonuçları ve klinik korelasyonları incelenmiştir. 59 hastalık serimizde elde ettiğimiz bulgular, literatür incelendiğinde büyük oranda benzerlik gösterip bazı farklılıklar ve nedenleri değerlendirilmiştir.
Öncelikle, stereotaktik biyopsi ile yüksek oranda patolojik tanı elde edilebilmektedir. Serimizde sterotaktik biyopsi ile tanı konma oranı yaklaşık %78 olup bu oran, literatürde bildirilen %86-96’lık tanı oranlarının biraz altında görünmektedir. Non-diagnostik olgularımızın çoğunun talamus yerleşimli olması bu gibi durumlarda derin yerleşim, küçük lezyon hacmi veya heterojen patoloji ( nekroz veya gliosis alanından örnek alınmış olması) gibi faktörler tanısal başarıyı düşürebilir. Nitekim Pasternak ve ark.’nın 311 olguluk serisinde de özellikle derin yerleşimli küçük ve kontrast tutmayan lezyonlarda biyopsinin nondiyagnostik olma olasılığının belirgin şekilde yüksek olduğu bildirilmiş bu olgularda ikinci biyopsi gerekliliği vurgulanmıştır. Aynı seride non-diagnostik olguların %28’ine yeniden biyopsi uygulanmış ve bunların %75’inde ikinci biyopsi ile tanı elde edilmiştir.10 Serimizde elde edilen patolojik tanı dağılımı, stereotaktik biyopsi serilerinin çoğuyla uyumludur. En sık tanı konan lezyon grubu %49 ile yüksek dereceli glial tümörler olmuştur. Literatürde de en sık karşılaşılan patolojinin gliomlar olduğu bildirilmektedir.11
Hastaların klinik bulguları ve başvuru semptomları da büyük oranda lezyonun tipi ve konumuna göre değişiklik göstermiştir. Her ne kadar istatistiksel olarak lokasyon-semptom arasında anlamlı bir korelasyon bulunmasa da talamus ve bazal ganglion lezyonlarında hemiparezi, frontal ve parietal lezyonlarda epilepsinin ilk sıradaki semptom olması anatomi ve fizyopatolojiye uygundur.12 Kortikal tutulumun epileptojenik riskinin, derin yerleşimli lezyonlardan çok daha yüksek olduğu bilinmektedir. Talamus veya internal kapsül düzeyindeki lezyonlar sıklıkla hemiparezi (ya da hemisensoriyel kayıp) ile prezente olmaktadır. Bizim serimizde de talamik lezyonlu hastaların %38’inde ve bazal gangliyon lezyonluların %33’ünde başvuru yakınması hemiparezidir.
Hastaların patoloji sonuçları ile hastane yatış süreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Özellikle lenfoma ve enfeksiyon tanılı olguların ortalama yatış süreleri diğer gruplardan belirgin biçimde daha uzundur. Literaturle uyumlu olan bu verilerin lenfoma ve enfeksiyöz hastalıklarda antibiyoterapi gibi belirli süre tedavi gerektiren durumlardan kaynaklandığı düşünülmektedir.13
Lezyon lokalizasyonu ve patoloji sonuçları arasında net bir korelasyon saptanmadı. Jain ve ark. yapmış olduğu 86 olguluk bir çalışmada da lezyon yeri ve patoloji arasında net korelasyon izlenmediği bildirilmiştir.14
Biyopsi alınan lezyon yeri ile hastaneye yatış süresi karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark görülmedi. Ancak beyin sapı biyopsilerinin yatış süresinin ortalama 7.5 gün ile ilk sırayı alması derin ve yapısal olarak riskli bölgelerdeki biyopsilerin ek gözlem ve postoperatif bakım gerektirebileceği sonucunu düşündürmüştür.
Sonuç
Sonuç olarak, stereotaktik kranial biyopsi derin veya hassas bölge beyin lezyonlarında tanı için ideal bir yöntemdir. Yüksek tanı başarısı ve düşük komplikasyon riski ile, doğru tedavi planının yapılmasında kritik rol oynar. Bizim deneyimimiz, özellikle gliom, lenfoma ve enfeksiyon ayırıcı tanısında biyopsinin belirleyici olduğunu göstermektedir. Radyolojik olarak bu lezyonlar sıklıkla birbiriyle karıştırılabildiğinden, kesin patolojik tanı olmaksızın ampirik tedaviye başlanması yanlış veya yetersiz tedavilere yol açabilir.
Kısıtlamalar
Çalışmamızın bazı kısıtlılıkları mevcuttur. Olgu sayımız nispeten az olup, özellikle alt gruplardaki sayı düşüklüğü nedeniyle istatistiksel analizlerde bazı ilişkiler anlamlı bulunmamış olabilir. Ancak elde ettiğimiz oranlar ve eğilimler, daha geniş serilerin literatür bulgularıyla genelde uyum göstermektedir. Ayrıca retrospektif çalışmanın getirdiği bazı eksiklikler (örneğin hasta kayıtlarındaki eksiklikler ya da hastaların geri dönmemesi) söz konusu olabilir. Tüm bunların yanında, tek bir merkezde standart bir yöntemle gerçekleştirilen stereotaktik biyopsilerin sonuçlarını ortaya koyması bakımından çalışmanın önemli olduğunu düşünmekteyiz.
Etik kurul onayı
Bu çalışma retrospektif bir tasarıma sahip olduğundan, insan katılımcılardan doğrudan veri toplanmamış ve müdahale gerçekleştirilmemiştir; bu nedenle etik kurul onayı alınmamıştır.
Yazarlık katkısı
Çalışma konsepti ve tasarımı: RE, DEK, ŞSB; veri toplama: ACÖ, HŞ; sonuçların analizi ve yorumlanması: RE, DEK, YED; makaleyi hazırlama: RE, ŞSB. Yazar(lar) sonuçları gözden geçirmiş ve makalenin son halini onaylamıştır.
Finansman
Yazar(lar), çalışmanın herhangi bir finansal destek almadığını beyan etmiştir.
Çıkar çatışması
Yazar(lar) herhangi bir çıkar çatışması olmadığını beyan etmiştir.
Kaynakça
- Leksell L. Stereotaxic surgery. Acta Chir Scand 1949; 99(1-2): 61-74.
- Kondziolka D, Lunsford LD. Stereotactic surgery of the brain. In: Youmans JR, Winn HR, editors. Youmans neurological surgery. 5th ed. Philadelphia, PA: Churchill Livingstone; 1990: 200-215.
- Malan TP, Borzangy L. Historical perspectives on stereotactic neurosurgery. Acta Neurochir Suppl 2002; 82: 3-9.
- Heisel O, Brasch RC, Lonser RR, et al. Stereotactic neurosurgery: principles and applications. Amsterdam: Elsevier; 2017.
- Rogers LM, Patel TR, Kim J, et al. Modern advances in stereotactic biopsy techniques [Internet]. 2025. Available at: https://www.clinicalkey.com (Accessed on Apr 13, 2025). https://doi.org/10.1142/9789819806973_0003
- Singh M, Ahamed TPW, Maurya VP, et al. Stereotactic biopsy for brain lesions: Doing more with less. J Neurosci Rural Pract 2024; 15: 95-102. https://doi.org/10.25259/JNRP_258_2023
- Gecici NN, Hameed NUF, Habib A, Deng H, Lunsford LD, Zinn PO. Comparative analysis of efficacy and safety of frame-based, frameless, and robot-assisted stereotactic brain biopsies: a systematic review and meta-analysis. Oper Neurosurg (Hagerstown) 2024. https://doi.org/10.1227/ons.0000000000001408
- Smith AB, Johnson CD, Lee EY, et al. Safety and efficacy of stereotactic brain biopsy: A review. J Neurosurg 2018; 128(5): 1300-1310.
- Mader MMD, Rotermund R, Martens T, Westphal M, Matschke J, Abboud T. The role of frameless stereotactic biopsy in contemporary neuro-oncology: molecular specifications and diagnostic yield in biopsied glioma patients. J Neurooncol 2019; 141: 183-194. https://doi.org/10.1007/s11060-018-03024-8
- Pasternak KA, Schwake M, Warneke N, et al. Evaluation of 311 contemporary cases of stereotactic biopsies in patients with neoplastic and non-neoplastic lesions-diagnostic yield and management of non-diagnostic cases. Neurosurg Rev 2021; 44: 2597-2609. https://doi.org/10.1007/s10143-020-01394-0
- Alkhani AM, Ghosheh JM, Al-Otaibi F, Ghomraoui AH, Kanaan IN, Hassounah MI. Diagnostic yield of stereotactic brain biopsy. Neurosciences (Riyadh) 2008; 13: 142-145.
- Akeret K, Serra C, Rafi O, et al. Anatomical features of primary brain tumors affect seizure risk and semiology. Neuroimage Clin 2019; 22: 101688. https://doi.org/10.1016/j.nicl.2019.101688
- Kellermann SG, Hamisch CA, Rueß D, et al. Stereotactic biopsy in elderly patients: risk assessment and impact on treatment decision. J Neurooncol 2017; 134: 303-307. https://doi.org/10.1007/s11060-017-2522-9
- Jain D, Sharma MC, Sarkar C, Deb P, Gupta D, Mahapatra AK. Correlation of diagnostic yield of stereotactic brain biopsy with number of biopsy bits and site of the lesion. Brain Tumor Pathol 2006; 23: 71-75. https://doi.org/10.1007/s10014-006-0204-y
Telif hakkı ve lisans
Telif hakkı © 2025 Yazar(lar). Açık erişimli bu makale, orijinal çalışmaya uygun şekilde atıfta bulunulması koşuluyla, herhangi bir ortamda veya formatta sınırsız kullanım, dağıtım ve çoğaltmaya izin veren Creative Commons Attribution License (CC BY) altında dağıtılmıştır.